Edebiyat bölümünden mezun olanlar ne iş yapar

Edebiyat bölümünden mezun olanlar ne iş yapar

BÖLÜMÜMÜZ MEZUNLARI NELER YAPAR?

Araştırma odaklı bir üniversite olan ASBÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunları lisansüstü programlarda ihtiyaç duyulan üst düzey akademik araştırma becerilerine sahiptirler. Bölümden mezun olan öğrencilerimiz aşağıda örnekleri verilen pek çok bölümde yurt içinde ve yurt dışında lisansüstü programlara başvurabilirler:

  • İngiliz Edebiyatı
  • Amerikan Edebiyatı
  • Karşılaştırmalı Edebiyat
  • Dünya Edebiyatı
  • Çeviri Çalışmaları
  • Dilbilim
  • Uygulamalı Dilbilim
  • Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları
  • Kültür Araştırmaları
  • Adaptasyon Çalışmaları
  • Bölge/Ülke Çalışmaları

Bölümden mezun olan öğrenciler aşağıda örnekleri verilen geniş iş alanlarında çalışma imkânı bulabilirler:

  • Bakanlıklarda, kamu ve özel kurumlarda çevirmenlik/tercümanlık, uzmanlık
  • Turizm işletmelerinde rehberlik, yöneticilik
  • Medya; gazetecilik, haber ajansları, TV programları editörlüğü
  • Serbest çevirmenlik, tercümanlık
  • Edebiyat eleştirmenliği
  • Yayın dünyası; yazarlık, editörlük
  • Reklamcılık, metin yazarlığı
  • Özel sektörde dış ticaret uzmanlığı

Öğrencilerimiz dilerlerse lisans programlarına ek olarak alacakları Pedagojik Formasyon Sertifikası ile kamu okulları veya özel okullarda İngilizce öğretmeni veya üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışabilirler.

  • zorluklarını oturup kaleme alacak olsam, sanırım aşağıda yazılanlardan farklı olmazdı.

    "işbu yazı ilk paragraftan son paragrafa kadar yer yer gerek devlet kurumlarına, gerek özel kurumlara ve gerekse de başka şeylere ağır ithamlar içermektedir. bu ithamlar muhtelif zamanlarda küfre doğru kayacak ve haddi aşacaktır. lütfen türkiye‘de herhangi bir üniversitede okumayı düşünmediyseniz ve henüz liseyi bitirmediyseniz bu yazıyı okumamanınızı öneririm. zira yazıdan sonra türkiye’de üniversite okumaktan vazgeçebilirsiniz. lütfen bu durumda kabahati bende aramayın.

    yazacağım yazıda bizzat yaşadıklarımı farklı bir bakışla anlatmaya çalışacak, zamanla farklı farklı insanların gözünden aktarmalar yapmaya çalışacağım. bu yazı bir serzenişin, bir gücenmenin ve bir zora gitmenin yazısı olacağından biraz uzun ve duygusal içerikli olacaktır. eğer bu tarz yazılara katlanamıyorsanız sayfanın köşesindeki çarpı işareti ile sayfayı kapatabilirsiniz, teşekkür ederim.

    yazımda bizzat kendimi hareket noktası almayı düşündüğüm için başlığı “edebiyat mezunu olmak” şeklinde koydum. ancak yazıyı türkiye‘de edebiyat dışında farklı bölümlerden mezun olanlar okuduğunda benden pek farklı hissiyatlara kapılmayacak ve zaman zaman bana hak verecektir. bu sebeple bu yazıda herkesin duygularına tercümân olmayı istiyorum.

    uzunca bir girizgâhın ardından asıl içeriğe geçmek doğru olacaktır. ancak yazıya nereden, nasıl başlayacağımı bilemediğim için lafı geveleyip duruyorum. öncelikle benim şu an hangi okuldan mezun olduğumu ve ne ile meşgul olduğumu bilmenizi isterim. belki hakkımda sayfasını okuyanlar bunu bileceklerdir, ancak ben yine de belirteyim.

    ben, kırıkkale üniversitesi, türk dili ve edebiyatı bölümünden mezun oldum. şu an işsizim.

    bundan 5 sene kadar önce, dershaneye giderken tercihlerim hususunda epey kararlıydım. ancak dönem ortasında yaşadığım bir iki hadise benim edebiyatçı olma yönündeki tereddütlerimi ortadan kaldırdı ve dönem ortasından sonra hep edebiyat bölümü okumayı istedim. bundan 5 sene evvel, yani 2002 öss‘de, yani bu 300'lü puan sisteminin ilk senesinde öss‘ye girdim ve öss sözel bölümden 266,500 ham puan aldım. okuldan da 60 puan gelmesi ile -lisede tembel bir öğrenciydim- puanım 326 ‘ya yükseldi ve yaptığım tercihler neticesinde sürpriz bir şekilde kırıkkale üniversitesi‘ne yerleştim. benim edebiyat bölümünü ne kadar istediğimi sanırım yaptığım 23 tercihin de “türk dili ve edebiyatı” bölümü olması ispatlar.

    edebiyat bölümüne dair aklımda birçok güzellik vardı. ancak bu güzelliklerin yerini zamanla bıkkınlıklar, küskünlükler ve reddedişler aldı. daha sonra korkularımla yüzleştim, kırgınlıklarım geçti ve yeniden edebiyata aşık olmaya başladım. eski idealistliğimi yeniden kazandım, ancak iş işten biraz geçmiş durumdaydı sanırım. çünkü okulu bir dönem uzatmıştım. neyse ki sadece bir dönemdi. nihayetinde uzun maratonun sonunda bu bölümden mezun oldum. idealistliğim hâlâ devam ediyordu. bizim okulda yüksek lisans yapacak ve akademik kariyerimi geliştirecektim. bir yandan da bir yerlerde iş bulmalı ve masraflarımı çıkarmalıydım. yapabileceğim işlerin arasında en makulü dershanede edebiyat öğretmenliği yapmaktı. işte şu andan sonra 1 sene içerisinde yaptığım şeyleri size anlatacağım.
    öncelikle dershanede çalışacak ve birkaç dersten uzattığım okulu dönem ortasında bitirecektim. sonra da dönem ortasında açılan yüksek lisans kontenjanlarına başvuracak ve öğrenimime devam edecektim. bir yandan dershane, bir yandan da okulu idare ederim diye düşündüm. ancak daha sonra dershanede öğretmen olmanın çekilecek bir şey olmadığını ve hayatımda birçok şeye engel olacağını düşündüm ve şubat ayında dershaneden istifa ettim. daha sonra bir arkadaşla birlikte web sitesi falan yaptım, harçlığımı çıkardım. bir yandan da ilk dönem tüm derslerimi verdim ve ikinci dönem de özel öğrenci olarak yüksek lisans kaydımı yaptırdım. şimdi ise normal yüksek lisans sınavlarına hazırlanıyorum. öncelikle aklımda bu sene birkaç farklı iş alternatiflerini düşündüm. ilk önce ankara‘da tapu‘ya iş başvurusunda bulundum. edebiyat ve tarih bölümü mezunu yaklaşık 300 kişi tapu‘da çalışıyor ve osmanlıca metinleri okuyorlar. avrupa birliği bizim devletten eski tapuların okunmasını ve bilgisayara işlenmesini istemiş. devlet de yaptığı bir ihale ile bunu bir şirkete vermiş. şirket de edebiyat ve tarih bölümü öğrencilerine yaklaşık 700 milyon maaş ile ve 5 gün mesai ile bu belgeleri okutmuş. işin ilginç yanı biz haziran ayında buraya başvurana kadar başvuran herkesi alıyorlardı. ancak iş bana gelince, benimle birlikte başvuran 100 kişiyi bir sınava tabî tuttular ve eski tapuları okumamızı istediler. çok saçma bir sınavdan kesinlikle geçemeyeceğimi biliyordum ve nitekim öyle de oldu. ancak işin daha da üzücü yanını 1 ay sonra öğrendim. bu sınavdan başarılı olan 15 kişiyi de işe almamışlar ve birçok kişiyi de işten çıkarmışlar. bu kapıyı kurutunca özel öğretmenlik için başvurayım dedim. onda da edebiyat öğretmenine ihtiyaç olmadığını öğrenince ona da bir güzel … şimdi hafifledim, iş beklediğim bir yerin olmaması da güzelmiş. en azından şuradan buradan bir haber çıksaydı diye beklemiyorsunuz…

    şimdi edebiyat bölümü öğrencisinin yapacağı işleri ve karşılaşacağı zorlukları yazmak istiyorum. lütfen okuyun ve bir ders alın. size birkaç çözüm yolu da sunacağım, anlarsanız iyiliğinize.

    1. en garanti iş dershane:

    evet, bölümden mezun olur olmaz bir dershanede işe başlayabilirsiniz. ankara’da yüzlerce dershane var. istanbul’u hiç hesaba katmıyorum bile. küçük şehirlerde de en azından çalışabileceğiniz bir dershane var. ancak işin kötü yanı, dershaneler sizi 2 sene boyunca çok komik rakamlara stajyer olarak süründürürler. sizin etinizden ve sütünüzden faydalanmaya çalışırlar. sizin stajınızı ekim ayında başlatacaklarına söz verirler ancak tutup bunu şubat ayında başlatırlar. sonra haziran ayı geldi mi sizi işten çıkarırlar ve stajınızı yakarlar. (adı geçen dershanenin ricası ile bu bölüm kaldırılmıştır. ben de maksadımı aşan cümleler kurduğum için kendilerinden ve okurlarımdan özür diliyorum.)

    dershanede çalışmayı düşünen arkadaşlar en az 2 sene sürünmeyi göze almalısınız. tabiî iki seneden sonrasını da düşünün. doğru düzgün işlemeyen mesai saatleri, haftada 50 saat ders, bir sürü yayın hazırlama, soru hazırlama ve elinize geçen maksimum 2 milyar maaş. bir bayan için düşünemiyorum bile bu çalışma şartlarını.

    2. formasyon alayım, kpss’yi halledip öğretmen olurum

    diyorsunuz ancak o kadar kolay değil bu. öncelikle formasyon belası var. her üniversite formasyon yani tezsiz yüksek lisans yani ortaöğretim alan öğretmenliği eğitimini vermiyor. ankara‘da, gazi üniversitesi, ankara üniversitesi ve başkent üniversitesi var. ancak tabiî bunlara başvurabilmek için çok yüksek puanlarınızın olması gerekiyor. akademik mezuniyet notunuzun ve ales‘inizin 80 üzeri olması gerekiyor ki bu devlet üniversitelerinden birisinde formasyon eğitimi alabilesiniz. kaldı ki gazi‘yi kazansanız bile toplam 2 – 2,5 milyar arası harç ödüyorsunuz. ankara üniversitesi’nin harcı normal eğitim harcı (dönemlik 150 falan) ancak orası da 1 yılda bir açıyor ve 50 kişi falan alıyor. eğer param var, paramla rezil mi olacağım derseniz de başkent üniversitesi’nden 7 milyara formasyon eğitimi alabilirsiniz tabiî ki. ancak hem benim gibi mezuniyet notunuz yüksek değilse ve hem de başkent üniversitesi’nden formasyon alacak kadar paranız yoksa bu ihtimali de bir kenara bırakırsınız.

    formasyon aldınız diyelim, ne mutlu size. peki bu yeterli mi ? tabiî ki hayır. bir de kpss belası var. yaklaşık 85 gibi bir kpss puanı alacaksınız ki atanabilesiniz. bunu almak da epey bir emek istiyor. yaklaşık 6-7 ay sıkı bir çalışma gerektiriyor. yıllardır görmediğiniz matematik, tarih, hukuk gibi birçok alandan sorular çözmeniz, ezber yapmanız gerekiyor.

    3. hiçbir şey olamazsam asistan olurum

    bu başlığı da bir ara bir üniversite forumunda yazan bir dangalağın yazdığı bir yazıdan hatırlıyorum. beyzadem kendisine öyle güveniyor ki, aynen şu üslûpla “yaa bu kadar kasmayın, hiçbir şey olamazsam asistan olurum yaaa” diyor. delirmemek elde değil. çünkü asistan olmak yani araştırma görevlisi olmak o kadar da kolay değil arkadaşlar. öncelikle iyi derecede ingilizce bilmeniz gerekiyor. bunun için de iyi bir kursa gitmeniz tabiî. ben daha kısa bir süre evvel araştırdım, kaliteli bir kursun fiyatı ayda 300 ytl’den başlıyor. yaklaşık 10 ay gideceğinizi düşünün. neyse ingilizce çalışarak kpds veya üds’den 50 üzerinde bir puan almanız gerekiyor. ales’ten de 70 üzerinde bir puan. yeni düzenlemeye göre de mezuniyet notunuzun en az 65 olması gerekiyor. hadi mükemmeliz ve bunların hepsini yaptık diyelim. peki kadro açılır mı? bilmem. şu an 1 yıldır araştırma görevlisi ve okutman almıyor üniversiteler. yök’ün saçma sapan engeline takılıyor. memurlar.net’in forumlarına girip bakarsanız, insanlar plânlarını hep askıya almış durumda. ha bugün çıktı, ha yarın çıkacak diye diye kara kara düşünüyorlar. insanların belki ikinci bir plânları var, ancak ilânlar ha bugün ha yarın çıkacak diye bunları erteliyorlar. belki önlerine çıkan iş imkânlarını tepiyorlar. sizce ne kadar adil bunlara yapılanlar?

    4. alternatif işler

    pek de aldırış etmeyin bu başlığa. eğer çok tanıdığınız varsa, farklı ilgileriniz falan varsa ancak alternatif işler yapabilirsiniz. mesela bir gazetede editör olabilirsiniz. kitap tashihi yapabilirsiniz falan gibi şeyler.

    5. polis olursunuz

    ne güzel değil mi? birçok bölümde var bu. üniversiteyi bitirir bir işe giremezseniz hemen polisliğe girersiniz. yazık değil mi harcadığınız 4-5 yıla? siz değil, sizi bu hâle düşürenler utansın.

    iş aşamalarında karşılaşacağınız sorunlar

    •öncelikle dershanede karşılaşacağınız sorunlardan bahsedeyim. öğretmen-öğrenci-hademe üçgeninde bir pozisyondasınız. oraya gidip de öğretmen olacağım diye hiç sevinmeyin. bir kere idare size öğretmensiniz, öğrenci karşısında öğretmen gibi durun diye sık sık öğüt verir ancak kendisi size öğretmen gibi davranmaz. bir sürü ağır işi size yaptırır. ayak işlerinde sizi kullanır. eğer zümre başkanınız karaktersizin teki ise sizi birçok işte kullanabilir. kısaca dershane hayatında aklınıza gelmeyen onca sorunla karşılaşabilirsiniz.
    •kpss’ye girmeyi düşünüyorsanız hayatınızı belirleyen o sınav günü hastalanmamalı, zihninizi iyi toplamalısınız. yoksa bir yıllık emeğiniz gider. ve dua edin ki branşınıza ait kadro mutlaka çıksın. formasyon alamamak en büyük sorun zaten. formasyon için para gerek, para için de iş. iş için de formasyon, formasyon için de para…
    •akademik kariyer yapmak istiyorsanız mutlaka yabancı dil bilmelisiniz. yabancı dil öğrenebilmek için kursa gitmelisiniz. kurs için para, para için iş, iş için kurs…
    •aileniz mutlaka size destek olmalı. size destek olacak sağlam bir aile yapınız yoksa kendi kendinizi yer bitirirsiniz. attığınız adımlarda kendinize güveniniz olmaz. sizi destekleyen olmaz. attığınız adım boşa çıkınca da suçlu siz olursunuz. bütün işlerde olduğu gibi bu işlerde de aile desteği şart. kız/erkek arkadaş desteği de olabilir. ama gerçekten size destek olacak bir kız arkadaşınız ya da erkek arkadaşınız olmalı. sizi yarı yolda bırakıp, sıkıntılı zamanınızda sıkıntılarınıza bir sıkıntı katan bir arkadaş değil.
    •sabırsızlık en çok karşılaşacağınız durumdur. bunun için bol bol dua etmenizi öneririm.
    çözüm yolları

    •edebiyat bölümünde okurken mutlaka notlarınızı yüksek tutmaya bakın. en az 80 transkript ile mezun olmaya çalışın. hedefinizi daha 2. sınıftayken falan belirleyin. sizin için ders geçmek değil de iyi derece ile mezun olmak hedef olsun.
    •mutlaka okurken sık sık ingilizce çalışın, imkânınız varsa kursa gidin. böylece mezun olunca bunun sıkıntısını çekmezsiniz.
    •çok fazla edebiyatçı ile tanışın. mesleğinizden bir sürü hoca ve öğrenci ile tanışın. birileri ile tanışmak iyidir."

    http://www.kaanfakili.com.tr/…debiyat-mezunu-olmak/

  • hele de ingiliz edebiyatı mezunu olmak, aman diyeyim. 4 yıl boyunca '' sen şimdi ne olcan mezun olunca'' sorularıyla karşılaşırken, olayın çok da idarkında değilken, mezun olup da ''hakkaten ne olcam lan ben'' dediğinizde olaylar gelişir.halk arasında '' şekspir mekspir işte ehöheheh'' diye özetlenebilen ingiliz edebiyatı ve tarihi ile 4 yıl boyunca beyninizi yemişken, okul bitince katıldığınız iş arayanlar güruhu içinde hiçbir farkınız olmaz çünkü herkes zaten ingilizceyi kafadan biliyordur. ha okuduklarınız öğrendikleriniz yanınıza kar kalır, çok süper çok kültürlü bi insan olursunuz o ayrı. hele bi de formasyon alayım, aman işim garanti olsun diye aldığınız ingilizce öğretmenliği sertifika programını geçen sene çılgın paralar karşılığında veren istanbul üniversitesi, bu sene birdenbire ''allahım biz neden bedava formasyon vermiyoruz ki'' derse, işte orda tablo tamamlanır.

  • boşuna mezun olmaktır.

    mezun ve uzmanı olduğunuz bölüm, maalesef gerçek hayatta gereksiz bir bölümdür. türk dili bitirenlerde osmanlıca ve/veya farsça, ingiliz dili bitirenlerde ingilizce ve/veya almanca olur ama iş dünyasında bir çok insan zaten bunlara sahiptir.

    kendim lojistik sektöründe çalışıyorum. birçok arkadaşım ise hostes, bankacı, polis oldu. kpss'den öğretmen olanların sayısı sınıfta %10. okutman veya öğretim görevlisi olanlar %4 (bu değerlerde 100 kişilik sınıf göz önüne alınmıştır).

  • türkiye gibi bir ülke için -maalesef- kelimenin tam anlamıyla "lüks" olan durumdur. yabancı dillerin edebiyat bölümlerinden mezun olmanın piyasaya göre tek getirisi o dili ortadan hallice bir seviyede bilmekten başka bir şey olamamaktadır çünkü.*

  • bazı bölümlerin kader yolu hep aynı şehre çıkar. bazı bölümler için her yer paristir. edebiyat için de öyle. sorun nerede derseniz, ben paris der, tüm suçu ona atarım. neden? çünkü bülbülü altın kafese koymuşlar, yine de memleketim demiş. bazı bölümlerin kaderidir, yaşadığı ülkede bile sürgünde olmak.

    her şey paris yüzünden. tüm suçlu o. vurun paris'e!

  • gerçeklerle uyuşmamak, ülkeye eğreti durmaktır. kariyer konusunda filoloji mezunlarının (formasyon varsa) öğretmenlik + (bölümden nefret edilmemişse) akademisyenlik + (türk dili ve edebiyatı değilse) çevirmenlik triosu dışında yapabilecekleri "dolgun ücretli" iş sıkıntısı hep vardır. bu saydığım üç meslek de mütevazi olmayı ve aza kanaat etmeyi gerektirir. profesörlerin kız öğrencilere sıklıkla yaptığı bir şaka olarak zengin koca bulma ihtimali, eş dost akraba torpili ya da haddinin 1000 katı bir hırsınız yoksa standart üstü bir ekonomik gelire hiçbir zaman ulaşamazsınız. işin parasal yönü bir yana, sosyal ilişkiler ve fikir uyuşmazlığı olarak da hayatınızın sonuna dek acı çekmeniz olasıdır. ingiliz edebiyatı hakkında konuşacak olursak, virginia woolf, oscar wilde, william blake, mary wollstonecraft gibi onlarca yazarın tuğla tuğla kitaplarını okuduktan ve hoca oryantasyonundan sonra şayet budaklı odun değilseniz az çok fikri bir duruşunuz ve marjinalliğiniz oluşur (üniversitesine göre değişse de ekseriyetle feminist, özgürlükçü ve deist/ateist). kendiniz gibi profesörleriniz ve kendiniz gibi sınıf arkadaşlarınızla gül gibi geçinip giderken okulun pat diye bitmesiyle gerçek dünyaya yeniden adım atarsınız. ondan sonra mücadele başlar, kimisi "götünüzün kalktığını", kimisi "zehirlendiğinizi", kimisi "hayal dünyasında yaşadığınızı", kimisiyse "dayak istediğinizi" düşünen milyonlarla bir ömür geçirmeye ıkınırken hiçbir zaman rağbet ve saygı görmezsiniz. bir inşaat mühendisi mezununa "amcaoğlu bu binanın maliyeti sence nedir?, bir finans mezununa "yeğen bu borsa noldu ya?", bir eczacıya "şunu mu içsem bunu mu?" gibi gündelik hayat soruları yöneltilip faydalanılırken bir kişi bile yanınıza gelip "üstad postmodern yapıtların yapıbozum hevesi sence de edebi bir ukalalık değil mi?" diye sormaz. yabancı bir dilin edebiyatını okumuşsanız inanın hiç kimsenin sizin bölümünüz hakkında konuşacak bir şeyi yoktur. kimselerin bilmediği gizli bir cemiyetin üyesiymişsiniz gibi arada bir eski bölüm arkadaşlarıyla kaynaşıp hasret giderir, içinizde ukte kalan muhabbetleri nihayet doyasıya çevirerek duygu dolu anlar yaşarsınız. onun haricindeyse hep yalnızsınızdır.

  • sıradaki yaz-dı, türk dili ve edebiyatı ve de formasyon yemişlerine gelsin.
    birkaç tane gözlük sahibi olup, onları iyi silen bir kadife kumaş parçasını bolca kullanma saplantısını madalyon gibi boyunlarında taşırken, konfor-mist ediyor sanırım ayakkabı konusunda. türkçe öğretmenliği eğitimi almış birinde bunları göremezsiniz; toplumun diğer kesimleriyle hemen hemen aynı orandadır ama edebiyatçılıkta hiç böyle değil. nereden buluyorsunuz öyle ayakkabıları ha? hayır, kötü demiyorum. "hocalarından mı kaynaklanıyor acaba?" diye şüphe ediyorum; onlar daha öyle çünkü.

  • türkiye şartlarında idealizmin doruklarında dolaşmak diye nitelendirilebilir belki de. ne de olsa ülkedeki kitap okuma oranı ortadadır.bugün kadıköy'de ya da taksim'de kitap satışları, sırf herkes okusun diye, 1 tl.ye kadar düşürülebiliyorken belki de çılgınlıktır edebiyat mezunu olmak. tabi bir de öğretmen olmayacağım ben edebiyat mezunuyum diyen birinin öğretmen olmak zorunda kaldığı ya da "aaa edebiyat mezunu musun?" "öğretmen mi olacaksın?" gibi sorulara maruz kaldığı durumdur.

  • "şeytanın avukatlığını yapmış olsaydık şunu söyleyebilirdik: edebiyat okumanın bariz hiçbir anlamı yok. sanki hiçbir amaca hizmet etmiyor. edebiyat doğrudan hiçbir kariyere ya da mesleğe sevk etmez, ama bariz hiçbir anlamı olmayan bir şeyi öğreten ve araştıran, kısır bir döngü içinde hiçbir amaca hizmet etmiyor görünen bir edebiyat öğretmeni ya da araştırmacısı olmak istiyorsanız, iş değişir. aslında hayatının baharında bir şair ya da romancı için edebiyat okumanın, örneğin tıp ya da makine mühendisliği okumaktan daha yararlı olduğu bile açık değildir. profesyonel eğitim almak ya da pratik bilgi edinmek açısından edebiyat öğrenimi bir çıkmazdır. umutsuz vakadır." andrew bennet, nicholas royle(bkz: şu edebiyat denen şey)

    hepimizin okurken büyük hayalleri olan, bir fuzuliyi bir tanpınarı bir adalet ağaoğlunu canımızdan bir parça gibi sevip sayıp anladığımızı düşündüğümüz yıllardan öğrencinin aytde kaç net yaptığının hesaplanma noktasına geldiğimizde edebiyat okumak anlamını yitirdi. bu kulaklar "her mezun iş bulacak diye bir şey yok" diyeni de gördüğü için ne söylesek kifayetsiz kalıyor.

  • edebiyat okuyan insanlar (arkadaş çevremden vs gözlemime göre) duygusal ve pek de reailist olmayan insanlar.
    ben edebiyatı seviyorum o halde edebiyat okumalıyım insanlar sevdiği şeyi yaparsa mutlu olur mantalitesiyle girmiş olma ihtimallerini yüksek görüyorum.
    yoksa neden o kadar insanın süründüğünü göre göre sen de aynı uçurumdan atarsın ki
    ama biliyorum elinizde değil, bir kısır döngü, bir kader bu

  • Türk Dili ve edebiyat Bölümü mezunları ne iş yapar?

    Türk Dili ve Edebiyatı 4 yıllık lisans bölümünde temel amaç, Türk edebiyatının geçmişini ve bugününü benimseyip tarihine hakim olup diğer ülkelerin edebiyatları ile karşılaştırma yapacak yetkin bireylerin yetiştirmektir. Bu bölümden mezun olanlara “Türk Filologu” ya da “Türkolog” unvanı verilir.

    Türk dili ve edebiyatı mezunu ne kadar maaş alır?

    Konu Türk Dili ve Edebiyatı maaşlarına geldiğinde sabit bir maaş miktarı söylemek oldukça zordur. Akademisyen olarak işe başladığınız zaman çalıştığınız üniversiteye göre alacağınız maaş miktarı değişiklik gösterir fakat ortalama olarak bir akademisyen 4.500TL ile 5.000TL arasında bir maaş almaktadır.

    Edebiyat mezunlarına ne ad verilir?

    Türk Dili ve Edebiyat bölümünden mezun olanlara Türkolog adı verilir.

    Edebiyat okuyup nasıl öğretmen olunur?

    Edebiyat öğretmeni olmak için 4 yıllık Fen Edebiyat fakültesinden mezun olmak gerekir. Daha sonra KPSS sınavına giren adaylar, devlet okullarında kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlik yapabilir. Bunun dışında üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olanlar, formasyon eğitimi alarak öğretmenlik yapabilir.