Cehennem acı çektiğimiz yer değildir acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir

  • "cehennem, acı çektiğimiz yer değildir;
    acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.."

  • tam adi ebu'l-mugis huseyn bin mansur el-hallac el-beyzavi' dir. m.s. 857 yilinda, bugunki iran sinirlari icinde bulunan beyza yakinlarindaki tur denilen yerde dogmustur. 16 yasinda kendini tasavvufa vermis ve uc hocadan egitim almistir (sehl-i tusteri, amr el-mekki ve bagdad sufi okulu'nun unlu lideri cuneyd-i bagdadi). 40 yasinda diger sufilerden ayrildi, sufi elbisesini cikarip askerlerin kaba adini verdigi bir elbise giydi ve 2 yil tuster'de inzivaya cekildi. 42 yasindan sonra da fikirlerini yaymak icin seyahate cikti. bir cok yeri dolastiktan sonra asker kiyafetiyle, kesmir'deki hindulari, macin'deki turkler'i islam'a davet etti. ziyaretlerini hoten ve turfan'a kadar genisletti. hindu kast siniflarindan cok kisi musluman oldu. bugun bile o muslumanlara "mansuri" denir. daha sonralari, hint mistik anlayisini kendi tasavvuf goruslerine kattigi iddia edilir. bilhassa 'fena' hali ile, hint yoga'sindaki yok olma hali arasindaki henzerlik dolayisiyla suclanir. hatta hindistan'da sihir ogrendigi soylenir.

    cezalandirilmasi ve onu olume goturen surec icin bakiniz: http://dergiler.ankara.edu.tr/…iler/37/774/9891.pdf
    __________

    "...
    o halde iken bir derviş geldi. "aşk nedir?" dedi.
    "üç gün ne görürsen odur" diye cevap verdi.
    birinci gün, öldürdüklerini, ikinci günü ateşte yaktıklarını, üçüncü günü külünü göğe savurduklarını gördü.
    o halde hadim geldi öğüt diledi. " nefsini bir nesneye meşgul eyle yoksa seni başka bir nesneye meşgul eyler ki sen onu görmezsin" dedi.

    mansur' u asmaya götürürlerdi. eli ayağı on üç yerden bağlı idi. gülerdi. sordular:
    " bu halde gülmenin vakti midir?"
    "kurban yerine giderim diye gülerim" dedi. andan nara urup bu şiiri söyledi.
    ol aşık'ı sermesti dar ağacına irişdirdiler. evvel merdiveni öptü. sonra ayağını bastı.
    "meriveni niçin öpersin? " dediler.
    "erenler miracı asılmaktır" dedi başının tülbentini, tılsanını giderdi. iki elini kaldırdı ve yüzünü kıbleye yöneltti. münacatla meşgul oldu. şibli karşısına geldi . surei hicr in 70. ayetini okudu. ve:
    "ya hallac tasavvuf nedir?" dedi.
    "kemter makamı budur ki görürsün".
    "ala makamı nedir?"
    "sana ondan sormaya yol yoktur."
    herbir kişi taşlar attılar. şibli dahi şer'a muvafakat için gül attı:
    hallac: " aah" etti. dediler:
    "halk bu kadar taşlar attılar ah etmezsin de şibli bir gül atınca ah edersin."
    "taş atanlar bilmeden atarlar, mazurdurlar ama şibli bilip atar, onun için ah eyledim" dedi. mubarek elini kestiler. hallac güldü:
    "neye güldün?" dediler. "bu kez sıfat eli kesilmesin ki onunla himmet üsküfünü (bir çeşit sarık) arş altından aldım, başıma giydim." ayağını kestiler, tebessüm eyledi ve dedi ki:
    "bu ayakla dünya seferini eylerdim, kesilirse gam değil. himmet ayağım dursun. onunla ahret seferini ederim. elinizden gelirse onu da kesin" dedi. iki ellerini dirseklerine kadar kana buladı ve kanı yüzüne sürdü.
    "niçin böyle yaparsın?" dediler.
    "kan benden gitti. bilirim ki benzim sarardı. korktu sanmayasanız diye kanı yüzüme sürdüm ta ki kızıl benizli görüneyim" dedi.
    "dirseklerine kadar niçin süründün?" dediler.
    "aşk abdesti aldım ki, aşk namazının iki rekati dürüst değildir ta ki aşık-ı biçare, kendi kaniyle abdest almayınca."
    bu kez dilini kesmek istediler. "bir dem sabr eyleyin ki münacat edeyim" dedi ve:
    "ilahi ! bu bana ettikleri rahmeti, senin şer'in ve buyruğun yerine gelsin diye yaparlar. ilahi ! bunların suçu yoktur, kendilerini yarlığa ve ümitlerine eriştir. padişaha ! perverdiğara ! benim elimi ve ayağımı kestilerse senin rızan için ve senin yolunda keserler. ilahi bunları binasib ve mahrum kılma" dedi.
    bu kez iki gözlerini çıkardılar. bir niceler bu tesir etti ağlaştılar. sonra iki kulağını kestiler. ve taş yağdırdılar. son nefeste surei şuara nın 18. ayetini okudu. akşam namazı vaktinde, kaza gününde, rıza meydanında hüseyn mansur can verdi. onu pare pare eylediler. her bir endamından avaz işitirlerdi."hak! hak! enelhak!."
    ..."

    baslangici ve devami icin: http://tezkiretulevliya.net/62-mansurihallac.html

  • kendisi hakkında bir birgün gazetesinde çok güzel bir yazı yazılmıştır.

    hallac-ı mansur 26 mart 922 de şeriat mahkemesinin kararı ile, “tövbeye çağrılmaksızın katledilmesi şart olan kâfir ve dinden sapmış biri olduğu zındıklık” suçlamasıyla öldürülmüştür. ölüm yıldönümü nedeniyle onu bir yazıyla analım istedim.

    hallac-ı mansur denilince hemen akla onun ünlü feryadı akla gelir: “enel hakk!..”

    işte varlık birliği felsefesini (vahded-i vücûd) ateşleyen bu feryat olmuştur.

    hallac düşüncesi, felsefesi ve yaşam biçimiyle sadece müslümanları değil, hemen hemen var olan tüm inançları etkilemiş ve bütün dünyada saygı uyandırmış biridir. çünkü o, aynı zamanda bütün dinlerin tanrı’ya ait olduğunu savunan biriydi.
    ........

    http://www.birgun.net/…80&year=2012&month=03&day=27

  • “tevekkül, bir şehirde yemek yemeye senden daha müstahak olan birisinin bulunduğunu bildiğin zaman, yemek yememendir” demiş alimdir.

  • dönemin alimlerinden ve mollalarından olan hallac-ı mansur bilginin doruklarına ulaşmıştır . . insanlar tanrının birer yansıması olarak görmüş ve bu terimi en-el hak ( ben hakk ım ) ile tasfir etmiştir . . döneminin gerek şartları gerek anlaşılmaması yüzünden idam edilmiş ve idamınında ibreti aleme ders olsun diye şehrin meydanında bilekleri kesilip infası verilmiştir . . bircogunun degındıgı gıbı idamında bilekleri kesilmiş olmasına ragmen yüzünü kendi kanına bulamış ve yüzünün sarardıgını aslında korku yüzünden olmadıgını ifade etmeye çalışmıştır . . kendi kanı ile abdes aldıgına bile birçok yazar kitabında degınmıstır . . kendinden 3 asır sonra gelicek olan halk şairi yunus emre de aynı şeyleri birebir söylemiştir fakat gerek dönem gerek siyasi kargaşalıklar yüzünden abbasi halifesi idamını hükmetmiştir . . bazı kaynaklarda ise hallac-ı mansurun tamamen iktidara karşı olmasından dolayı abbasi halifesi bir çözüm bullamamış ve idamını istemiştir . .

    wolfgang günter lerch in bağdatta ölüm kitabı hallac-ı mansur ile ilgili birçok bilgi edinmemisi saglıyor . .

  • idam kararında idamı için oy verenlerden birisi de seyyid'ül tahife cenâb-ı pîr cüneyd el-bağdadî de vardır diye döyleniyor. lakin onun bu kararı vermesinin sebebi bu gerçeği estağfirullah bilmemesi değil hz. mansur'un söylememesi gereken şeyleri halka söylediği içindir. hatta hz. cüneyd şöyle buyuruyor imiş "ben bildiklerimi söyleseydim mansur beni asardı."

  • bence "i am god" veya "i am the god" değil "i am a god" demiştir. (tek tanrılı bir din için anlaması ve anlatması zor olsa da) (türkçe'de the/a farkı ve harfıtarif olmadığı için ingilizce girmek zorunludur bu cümleye)

    insan = tanrısallık bağlamında bu açıdan değerlendirilebilirse de

    islam, hristiyanlık ve yahudilik saçma bile olsa... bazı insanların bazı gerçekleri kendi meşrebince anlayabildiğini gösterir.

  • mansur'un uğruna öldüğü enel hak felsefesini yine kendisi üzerinden şöyle açıklar yunus emre;

    ''ol hallâc-ı mansûr'ıla söyleridüm ene'l-hakk'ı
    hem yine anun boynına dâr urganun dakan benem''...

    kısacası şeriat kılıfını yırtıp hakikat denizine dalan nurdur kendileri...

  • ölmüş değildir,hala yaşıyordur

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.